
Makale ve Yazılar
Burada Psikoloji, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi gibi alanlarla ilgili makale ve yazılara ulaşabilirsiniz.

🌀 SAĞLIKLI İLETİŞİM 🌀
İnsanların birbirlerini anlama ihtiyaçları ile kurulan iletişim, sesli veya sessiz şekilde gerçekleştirdiğimiz fikir alışverişleridir. Evet sessizlik bile bir iletişimdir. Birbirlerine küs olan kişiler dargın oldukları süre boyunca birbirlerine kızgın oldukları ve konuşmak istemedikleri mesajını verirler.
İletişimdeki detaylar çok önemlidir. Yolda geçen birinin sorduğu “saat kaç” ile patronun işe geç kalan çalışanına sorduğu “saat kaç” çok farklı anlamlar içerir.
Anlamak, anlaşılmak, öğrenmek, paylaşmak için iletişim kurarız. Anlaşmak demek birebir aynı fikirlere sahip olmak değil farklılıklara saygı ve anlayış gösterebilmektir. Peki iletişimin başarılı olması için neler gereklidir? 🔹Açık ve anlaşılabilir bir dil kullanmak
🔹Karşımızdakine dürüst davranmak ve doğruları konuşmak
🔹Karşımızdakinin ilgi ve algısına yönelik yaklaşımda bulunmak. Unutmayınız ki konuştuklarınız ve anlatabildikleriniz karşınızdakinin anladığı kadardır
🔹Amacımız karşımızdakini kırıp incitmek olmadığından, insanları değil problemleri karşımıza almak
🔹İletişim esnasında cep telefonu gibi dikkatimizin dağılmasına sebep olacak faktörlerden kaçınmak
🔹Öfke bilinçsizce, saldırgan bir şekilde konuşmamıza sebep olduğundan öfkeliyken iletişimi ertelemek
🔹Her zaman haklı olmamız mümkün değildir dolayısıyla eleştirilmeye açık olmak önemlidir. Kendimizi savunmak yada saldırıya geçmek yerine eleştiriyi kabullunmek gerekebilir
🔹Size uygun olmayan tavır ve tekliflere gereken yerde hayır diyebilmek. Herşeye evet diyerek kabul göreceğini ve sevileceğini sanmak yanlıştır
🔹Ben ile başlayan ifadeler sizin algı, duygu, düşüncelerinizi yansıttığından karşınızdaki suçlamaya girmek yerine tutumuyla ilgili geribildirim almış olacaktır. Örneğin "Beni hiç anlamıyorsun" yerine, "Senin tarafından anlaşılmadığımı hissediyorum" demek 🌀Son olarak ‘Benim yerimde siz olsaydınız ne yapardınız?’ gibi yumuşak ve çözüme yönelik sorular işe yarayabilir. Unutmayın karşımızdakine sarf edeceğimiz küçücük, anlayış dolu birkaç kelime bazen çözülmez zannettiğimiz sorunları anında çözebilir.
Yazan: Uzman Psikolog Alper BOLATTEKİN

🌀 EN AĞIR HASTALIK: TEMBELLİK 🌀
Kişinin yapması gerektiğini bildiği bir işe başlayamama ve sürdürememe durumudur. Tembellik genellikle isteksizlik, erteleyicilik, boş vermişlik ve umursamazlık şeklinde görülür. Kişi sürekli olarak yapacağı işle ilgili düşünme,plan yapma,konuşma ve hayal kurma gibi zihinsel bir uğraşı halindedir. Bu süreç kendisini suçlamasına neden olabileceği gibi yaptığı diğer işlerden keyif almasını da etkileyebilir. İşe başlayana kadar sürekli kendini yorgun ve enerjisiz hissetme görülür. Yapılacak iş zihinde öyle bir büyütülür ki onu yapmayı engelleyecek olumsuz durumlar (örneğin hastalık vb) bile kişide rahatlama ve mutluluk duygusu yaratabilir. İşe başlamadan önce masayı temizlemek, odayı düzenlemek gibi faaliyetlere aşırı zaman ayırılır ve tam harekete geçtikten kısa bir süre sonra kişi kendisini tv yada bilgisayar gibi farklı bir uğraşın karşısında bulur.
Yukarıda bahsedilen durumu, yapmamız gereken ciddi işlerde sıklıkla yaşamışız ve yaşıyoruzdur. Bize bırakılsa çoğu zaman yatağımızı bırakıp işe bile gitmek istemeyiz çünkü yatağın sıcak, yumuşak ve koruyucu ortamı anne karnı gibidir. Anne karnında uyanmaya, kalkmaya ve çalışmaya gerek yoktur. Anneden gelen kordonla beslenilir ve keyif içerisinde yan gelip yatılır.
Tembellik kolay, rahat, tatlı gözükse de sizi bir asit gibi zamanla aşındırır. Tembellik hayata karşı bir isyandır ve zor olanı seçmektir. Hayatın bir kuralı varsa çalışmadan bir yere varılamayacağıdır. Tabi ki işe gitmek, okula gitmek, yemek yapmak, ders çalışmak vs… insanı mutluluktan uçuran faaliyetler değildir ancak hayatın akışı için, mutlu bir gelecek için, hedeflerimize ulaşabilmek için olmazsa olmazlardır.
🌀Dünyaya bir daha mı geleceğiz … diye başlayan ve devamında anlamsız işleri teşvik eden cümleleri kullananlara çok sık rastlıyorsunuzdur. Onları, evet haklısın dünyaya bir daha asla ikinci kez gelme şansımız olmayacak, hedeflerin ve mutluluğun için ne yapıyorsan ya şimdi yada hiç hakikatiyle yüzleştirebilirsiniz. İşe, karanlığa şikayet etmekten vazgeçip bir mum yakarak başlayabilirsiniz.
Yazan: Uzman Psikolog Alper BOLATTEKİN

🌀 ÖDÜL DE BİR CEZA MIDIR? 🌀
Öğrenme kuramının temel prensiplerinden biri de şudur: “Ödül bir davranışı takip ettiğinde, o davranış güçlendirilir.” Bu gerçekten kısa vadede doğru bir prensiptir, peki ya sonrası?
Bir deneyde psikologlar, öğretmenlerden çocuklarına birsürü matematik oyunu tanıtmalarını istemiş, bazı sınıftakiler oyunları oynadıkları için ödüllendirilmiş, diğer sınıflar ise ödüllendirilmemiş. Yukarıdaki prensip gereği ödüllendirilen sınıflardakiler çok daha uzun süre oyun oynamışlar. Peki ödüller kesildikten haftalar sonra ne olmuş? Ödül alan çocukların oyunlara ilgisi aniden kaybolmuş fakat diğer çocuklar düzenli şekilde matematik oyunlarına devam etmişler.
Bir başka deneyde bitirdiği kitaptan sonra pizza kazanan çocuklara neden kitap okuyorsun sorusu sorulduğunda, pizza için cevabı alınmış. Bu deneylerden de anlaşılacağı gibi kazanılacak pizza kalmadığında, çocuklar kitap okumak için hiçbir neden bulamayacaklar. Buradaki temel sıkıntı çocukların içsel ilgilerini olaya yansıtamamaları, etkinliklerden alacakları tatmin ve keyif duygusunu tadamamalarıdır.
Günümüzde de durum ne yazık ki farklı değildir. Ebeveynler çocuklarının her olumlu davranışına büyük hediyeler, pahalı oyuncaklar aldıklarında çocuk ödül arsızı olmakta ve hep daha fazlasını beklemektedir. Dahası yaptığı işi sadece ödül için bilinçsizce yapacak, iç motivasyonu düşecek, performansı zamanla düşecek ve mutsuz olacaktır. Belli bir süre sonra ödül çocuktan ziyade ailenin ihtiyacı haline gelecektir. Çocuğundan odasını toplamasını isteyen anne karşılığında ödül vadettiğinde çocuğa bu aslında senin sorumluluğun değil mesajını vermekte ve çocuğa rüşvet karşılığı iş yapma güdüsü kazandırmaktadır.
🌀Ödülümüz manevi olmalı; Takdir etme, öpme, kucaklama, onunla gurur duyduğunu söyleme, başarabileceğine tüm kalbi ile inandığını gösterme vb… Unutmayın ki kendinin değerli olduğunu hisseden çocuk zaten gereken sorumluluklarını ödül, karşılık ve çıkar beklemeden yerine getirecektir.
Yazan: Uzman Psikolog Alper BOLATTEKİN

🌀AŞİNALIK SANDIĞINIZDAN DAHA ETKİLİDİR 🌀
Bir uyarana belli bir süre aşina olmanın yani tanıdıklığın üzerimizdeki etkisini merak eden psikolog Zajonc 1968 yılında yaptığı deneyle “salt maruz kalma etkisi”ni bulmuştur. Bu deneyde insanlara süratli bir şekilde karışık semboller gösterilmiştir. Bu semboller içinde çin rakamlarından geometrik şekillere ve yüz resimlerine kadar farklı bir yelpaze kullanılmıştır. Deneklere deneyden sonra hangi sembolü tercih ettikleri sorulduğunda hemen hepsi deneyde kendilerine en sık gösterilen sembolü seçmişler. Peki böylesi bir deney Zajonc’un aklına nasıl gelmiş dersiniz? Çünkü Zajonc’tan önce konuyla ilgili daha ilginç bir deney yapılmış ve o da doğruluğunu tekrar görmek istemiş. Önceki deney şöyle:
Esrarengiz bir öğrenci derslere 2 ay boyunca siyah bir çuvala sarılmış halde gelir. Deneyi yapan profesör öğrencinin kim olduğunu bilse de sınıftakilerin onunla ilgili hiçbir bilgisi yoktur. Profesör öğrencilerin ilk zamanlarda siyah çuvala düşmanca davrandıklarını fakat zaman geçtikçe tavırlarının yumuşadığını, koruyucu ve dostça yaklaşım sergilediklerini açıklamıştır. Bilimin en güzel yanı “merak” olsa gerektir. Meraklı bilimciler ses için de aynı etki geçerli mi diye düşünerek yumurtadan çıkmamış civcivlere farklı müzikler dinletmiş, yumurtadan çıkan civcivlerinse hangi müziğe aşinaysa direk o müziğin olduğu tarafa gittiklerini şaşkınlıkla görmüşler.
Bu deneylerden sonra, düzenli olarak gördüğümüz kişilere karşı arkadaşlık ve romantik ilişkiler oluşturma eğiliminde olmamızı daha iyi anlayabiliriz. Gördükçe o kişiye aşina olur, sevmediğimiz özellikleri dahi zamanla bize sevimli gelebilir. 25 yıllık evli çiftlerin birbirlerine benzediği de başka bir çalışmayla ortaya konmuş bunun sebebi ise çiftlerin empati yoluyla birbirlerinin yüz ifadelerini yansıtması ve yüzlerindeki aynı bölgelerde kırışıklıklar oluşmasıymış.
🌀Aşinalığın etkisi bu denli büyük ve bunu kötü niyetli medyacılar çok iyi biliyor. Günümüz gençlerinin çorap değiştirir gibi sevgili değiştirmesi, haya, edep, hoşgörü, güven, saygı, sevgi ve aşk gibi çok değerli kavramların ayaklar altına düşmesine sizce nereden aşina olduk ?
Yazan: Uzman Psikolog Alper BOLATTEKİN

🌀 MEDYADAKİ ŞİDDETİN ÇOCUKLARA ETKİSİ 🌀
Şiddet içerikli programların çocukları daha saldırgan yapıp yapmadığı tartışılan bir konudur. Bir kısım çalışmacılar şiddet içerikli programlar izlemenin “boşalma etkisi” yarattığını düşünmektedir. Kişinin içindeki saldırganlığın, başkası tarafından sergilenmesi ile saldırganlığın sistemlerinden uzaklaştırıldığını ve bu sayede bu davranışın azaldığını ileri sürmüşlerdir. Neyse ki bunun tam zıttı görüşü savunan çalışmacılar çok daha fazladır. Şiddeti besleyen dizi, film, haber ve oyunlar bizlere her an sunulmaktadır. Kavga, hakaret, küfür, cinayet, intihar, darp, taciz, işkence gibi çeşitli şiddet olaylarına maruz kalan çocuklar şiddete karşı duyarsızlaşmaktadır.
Konuyla ilgili bir deneyde bir grup çocuğa şiddet içerikli diğer gruba ise şiddet içermeyen çizgi filmler eşit süre izletiliyor. Şiddet içerikli çizgi filmi izleyen çocuklar arkadaşlarıyla olan etkileşimlerinde daha saldırgan davranırken, diğer çizgi filmi izleyenlerde bu tarz davranışlara rastlanmıyor. Yine başka bir çalışmada 9-19 yaş arası yapılan davranış ölçümünde şiddet içerikli program seyredenlerde izleme oranıyla paralel saldırgan davranış tespit ediliyor. 6-18 yaş grubundaki çocukların % 65’inin günde üç saat tv izlediğini ya da internet kullandığını ve bu çocukların 15 yaşına geldiklerinde, 18 bin saldırı, cinsel taciz, kavga ve işkence yolu öğrendiklerini göz önünde bulundurursak durumun vehametini anlayabiliriz.
Daha fazla reyting alabilmek için şiddet, cinsellik, para ve gücü öne çıkaran programlar çocuklarımızı öğrenmekten, düşünmekten ve sanattan uzaklaştırmaktadır. Televizyon ve oyunlardaki görseller hızlı geçişleri ve soyut yapısıyla küçük çocukların beyinlerine ağır gelmekte ve onlarda karmaşa, dikkati verememe ve algılama sorunları oluşturmaktadır.
🌀Şiddet içeren bilgisayar oyunları çocuktaki duygusal hassasiyeti ve acıma duygusunu azaltırken nefret, düşmanlık, öfke, intikam gibi duyguları artırıyor. Film ve oyundaki karakterleri model alan çocuk gündelik hayatında kaba kuvvete başvuruyor. Aman medyanın bizi ve çocuklarımızı tazmanya canavarına çevirmesine izin vermeyelim.
Yazan: Uzman Psikolog Alper BOLATTEKİN

🌀 VİCDAN 🌀
En değerli hazinelerimizden birisidir vicdan. Yaptığımız veya yapmaktan vazgeçtiğimiz davranışlarımızın arkasından iç muhakeme yapmamızı sağlayan; iyinin sonrasında huzur, kötünün sonrasında ise ızdırap veren manevi his veya sestir. İyilik, merhamet, şefkat, anne babaya saygı, vicdan gibi duygular yaratılıştan gelir ve evrenseldir.Peki günümüzde neden kullanılmıyor bu duygu?
Çünkü günümüz düzeni rekabete dayalıdır, tüketime dair amansız bir savaş vardır ve yalnızca güçlüler ayakta kalır. Sürekli savaşacaksın, ezeceksin, yükseleceksin mantığı ile hareket edilir. Okullarda bile öğrenciler birbirlerini arkadaşı olarak değil rakibi olarak görür. Sınavda birbirlerini geçmeye çalışırlar ve bu uğurda arkadaşlarıyla ders notlarını bile paylaşmazlar. Öğretmenler dahi birbirleriyle yarış halindeler. Günümüzde insan ilişkilerinde vicdan, fedakarlık maalesef enayilikle eşdeğer. Samimiyetsiz, ikiyüzlü, yapay ve çıkarcı ilişkiler vicdan gibi değerli bir kavramı zedeler. Bir dilenciye, insanların iyi duygularını sömürerek para kazanmak vicdanını sızlatmıyor mu derseniz, sizin bir lira karşılığı vaaz veren gereksiz biri olduğunuzu düşünecektir. Çıkar devreye girdiğinde vicdan devreden çıkacağından, söylediklerinizi idrak edemeyecektir.
Vicdanın yükselen bir sesi vardır fakat onu duyacak bir kalp lazımdır. Balzac’ın dediği gibi “Vicdanımız yanılmaz bir yargıçtır, biz onu öldürmedikçe.” Paul Tibbets, 65bin kişinin vücutlarının yanarak ve büyük acılar çekerek öldüğü, Japonya’ya atom bombasının atıldığı uçağın pilotudur. Tibbets yaptığı işten hiç suçluluk duymadığını, geceleri rahat uyuduğunu, vicdanının temiz olduğunu ve bugün olsa aynı işi tekrar yapacağını hayatı boyunca ifade etmiş.
🌀Yukarıdaki örnekteki gibi vicdan rafa kaldırılırsa her şey mübah oluyor. Bu devirde vicdanımızın sesini duymaya gerçekten çok ihtiyacımız var. Bir karıncanın yada çiçeğin yaşama hakkına saygı duymak, sokaktaki bir hayvanın karnını doyurmak, yoksulu fakiri giydirmek, çevremizdekilere yardımcı olmak, karşılıksız verebilmek hep vicdan ile olur. Lütfen her işinizde vicdanınıza danışın, gönlünüze tüm güzellikleri fısıldayacaktır.
Yazan: Uzman Psikolog Alper BOLATTEKİN